Bir gün bir padişah, ülkesindeki en bilge dervişin şöhretini duyar.
Merak eder ve onu sarayına çağırır.
Derviş mütevazı haliyle gelir, padişahın huzuruna çıkar.

Padişah, dervişe sorar:
"Ey bilge kişi, bu kadar insanın seni sevmesinin, sana değer vermesinin sebebi nedir?"

Derviş tebessüm ederek cevap verir:
"Ben kimseyi küçük görmem, kimseyi de yüceltmem. Herkesi olduğu gibi kabul ederim. Her insan Allah'ın eseridir; güzeli de, çirkini de, alimi de, cahili de. Hepsinin bir hikmeti vardır."

Padişah düşünür ve tekrar sorar:
"Peki senin en büyük ilmin nedir?"

Derviş şöyle der:
"En büyük ilmim; bildiğim her şeyin bir hiç olduğunu bilmektir.
Ne zaman ki kendimi bir şey sanmaktan vazgeçtim, işte o zaman her şeyi anlamaya başladım."

Padişah, derin bir sessizliğe bürünür.
O gün öğrenir ki, gerçek büyüklük; alçak gönüllü olmaktan, kalbi temiz tutmaktan geçermiş.