Kâinât, insan ve Kurân-ı Kerîm’i en güzel, en duygulu ve en derin bir şekilde okuyup ümmetine de bunları gönül gözüyle okumayı tâlîm eden Rasûlullah Efendimiz’in izinden giden güzel bir nesil ve ona layık bir ümmet olma yolunda Kurân-ı Kerîm’i okumak, anlamak ve hayatında yaşayarak diğer insanlara da öğretmek kadar daha güzel ne olabilir? İnsan Rabbini tanımadan, ilahi emirlerini okuyup anlamadan kendini bilemez. Kendini bilen insan ise Rabbini bilir, kainatı okur ve okuduğu gibi hem Rabbine layık bir kul hemde insanlığa faydalı bir birey olmak için çabalar. Rabbim tüm Müslümanlara ve bizlere de bu çaba içerisinde olmayı nasip eylesin!

KURÂN-I KERÎM EZBERİ YAPMADAN ÖNCE YAPILACAKLAR
• Her şeyden önce, Kuran-ı Kerim ezberlerken Allah’ın sözlerini ezberlediğimizi düşünerek niyetimizde samimi ve ihlaslı olmalıyız.
• Öncelikle harflerin mahreçlerini ve telaffuzlarını düzeltmeliyiz. Okuyuşumuzun düzgün olması gerekir. Çünkü, yanlış ezberlediğimizde düzeltmek çok zor olur.

FEM-İ MUHSİN NE DEMEK?
• Ezberleyeceğimiz bölümü düzgün okumak için bir “Fem-i Muhsin”den (Düzgün okuyan bir hocadan) ders almamız gerekir. Kur’an-ı Kerim öğrenmek hoca merkezli bir eğitimle mümkündür. Hocasız ve talimsiz düzgün okuyamayız.

• Hoca imkanımız yoksa veya fazla çalışamıyorsak, devamlı ehil hocaların kaset ve Cd lerinden Kur’an dinlemeliyiz. Harflerin mahreç ve telaffuzlarını düzeltmeye çalışmalıyız. Okuyuşu düzgün olanlar için bu aşamalar tamamdır.

• Okuyuşumuzu düzeltmek için en güzeli, sınıfta veya dersanede talim çalışması yapmaktır. Ayetleri önce kelime kelime, sonra da nefesimiz yettiği yere kadar “koro okuyuşu” halinde bir hoca okumalı, bir de biz okumalıyız.

ACELE ETMEYİN!
• Unutmayalım! Acele edip yanlış ezberlemektense, önce mahreç ve telaffuzlarımızı düzeltip geç ezberlemek daha iyidir. Çünkü, hatalı ezberlediğimizde düzeltmek çok zor olmaktadır.

• Bir sayfayı veya sureyi ezberlemeye başlamadan önce mahreç, telaffuz ve tecvidine dikkat ederek en az on defa yüzüne okumalıyız. Dinleme imkanımız da varsa, üç dört defa dinlemeliyiz.

• Ezberleyeceğimiz bölümün mealini okuyalım veya varsa Arapça bilgimizden ve meallerden yardım alarak Kur’an-ı Kerim metni üzerinde çözmeye çalışalım. Böylece ezberlediğimiz bölümlerin neleri anlattığını biliriz. Rabbimizin ayetlerini anlarız, duygulanırız ve daha kolay ezberleriz.

• Ayetleri yüzüne okurken mümkünse sesimizi güzelleştirmeye çalışalım. Yani teganni yapalım. Fakat çok ağır değil normal hızda okumalıyız. Aşır okuyuşuyla ezber için ön hazırlık yapmak zor olur.

ÜÇER KERE TEKRAR EDELİM
• Ezberlemeye ilk ayetten başlarız. Birinci ayeti ezberledikten sonra ezberimizden en az üç defa tekrar edelim.

• Sonra ikinci ayeti ezberleyip onu da üç defa tekrar ederiz. Sonra da her iki ayeti ezberimizden üç defa tekrar ederiz.

• Daha sonra sıradaki ayeti ezberleyip ezberden üç defa tekrar ederiz. Bu defa, ezberlediğimiz bu üç ayeti üç defa tekrar ederiz. Sayfayı veya sureyi bitirinceye kadar aynı metodu uygulamamız gerekir.

• Bu şekilde ezberlenecek bölümü veya sureyi tamamladığımızda ezberimiz pekiştirilmeye hazır hale gelmiş demektir.


SAĞLAM BİR EZBER İÇİN
• Şimdi de ezberlediğimiz bölümün hepsini ezberden en az on defa tekrar etmeliyiz. Artık çok sağlam bir ezber yapılmıştır, kolay kolay unutmayız inşallah.

• Son on defa okuyuşu ihmal etmeyelim. Tam pekiştireceğimiz zaman fırsatı kaçırmış oluruz. “Demir tavında dövülür” atasözünü hatırlayalım.

• Ezberlediğimiz yerleri namazlarımızda okuduğumuzda hafızamıza daha iyi yerleşir.

• İlk başlarda böyle yapmamız çok faydalı olur. Zamanla kendimize göre de farklı metotlar oluşturabiliriz.

• Bu ezberimizi akşam uyumadan önce yaparsak sabah kalktığımızda biz uykuda iken hafızamıza kaydedildiğini fark ederiz.

• Artık ezberimiz hazırdır. İstediğimiz zaman hocamıza gelip okuyabiliriz. Fakat hocaya okumadan önce de iyi okuyan bir kimseye dinletmemiz iyi olur. Yanlışlarımız varsa düzeltirler.

• Ezbere okurken mahreç ve telaffuzlarımıza ve de tecvide dikkat etmeliyiz. Hocamıza da bunlara dikkat ederek okumalıyız.

SESSİZ BİR ORTAM
• Ezberimizi Kur’an-ı Kerimden veya Kur’an sayfalarına ve yazısına uygun yerlerden ezberlemeliyiz.

• Ezberlediğimiz bölümlerin yazı hattı hep aynı olsun. Çünkü gözlerimizle fotoğrafını çekmekteyiz. Hafızamıza aynı hatla kaydettiğimizde hatırlamamız daha da kolay olur.

• Ezber yaptığımız ortam sade ve sessiz olsun. Mümkünse ezberlerimizi hep aynı yerde yapalım. Sebebine gelince: Yeni şeyler görmek dikkatimizi dağıtır. Sade bir ortamda ise gözlerimizi ve zihnimizi meşgul edecek şeyler olmaz ve daha çabuk ezberimize yoğunlaşırız.

• Ezber yaparken mutlaka hafif sesli okuyalım. Sesli çalıştığımızda kulaklarımız da devreye girer ve daha çabuk ezberleriz. Çünkü, duyduklarımız da zihnimizde kalıcı olmaktadır.

• Ezbere başlamadan önce abdestli olmalıyız veya güzelce bir abdest almalıyız. Kur’an-ı Kerim’in başına gelip:”Ya Rabbi! Ben senin kitabının ayetlerini ezberlemek ve öğrenmek için geldim, bana ezberlemeyi ve öğrenmeyi kolaylaştır” deyip samimi kalple dua etmemiz iyi olur.

• Kendimizi toparlayıp ezbere yoğunlaşamıyorsak iki rekat “Hacet Namazı” kılıp dua edelim ve istiğfar okuyalım. Gönlümüzde bir ferahlamanın, zihnimizde bir rahatlamanın ve hafızamızda bir hazırlığın olduğunu fark ederiz.
ZİHNİMİZ SAF VE DURU OLMALI
• Mümkün olduğu kadar zihnimizin saf ve duru olduğu anlarda ezber yapalım. Bir de zihnimizi boş ve lüzumsuz şeylerden arındırdıktan sonra ezbere başlayalım. Dolu kap boşalmadan içine bir şey yerleştiremeyiz. Zihnimizin saf ve duruluğu için günahlardan da uzak durmaya çalışmalıyız.

• Şunu da unutmayalım ki biz Kur’an-ı Kerim’in başına oturduğumuzda, şeytan bütün gücüyle bize vesvese verecek ve ne kadar işimiz, problemimiz varsa aklımıza getirecek, bizi Kur’an’dan alıkoymaya çalışacaktır. Bu bir oyundur, sakın tuzağa düşmeyelim! Kararlılık gösterip ve “Boşa uğraşma! Ne kadar işim olursa olsun bugün, bu saatte, benim en önemli işim Rabbimin ayetlerini ezberleyip anlamaya çalışmaktır.” diyelim. Bizdeki bu kararlılığı görünce şeytan perişan olur. Bir de “Euzu- Besmele“ çekip de ezberlemeye başladığımızda tamam artık. Kaçacak delik arar hâin şeytan…

• Rabbimiz bir hadis-i Kudsi’de “Kur’an’la meşgul olup da dua ederek bir şeyler istemeye fırsat dahi bulamayanlara, dua edip isteklerde bulunanlardan daha çok vereceğini” bildiriyor. Kur’an’la meşguliyeti bu açıdan büyük bir fırsat olarak bilmeliyiz.

• Yetiştirdiği hafızların sayısı dört bine ulaşan, Kur’an hadimi Merhum Hasbekli Mü’min Hocaefendi’nin bir sözüyle sözlerimizi noktalayalım: “ Siz, Kur’an-ı Kerim’e küllünüzü vermezseniz o size bir cüz’ünü vermez” Yani Siz Kur’an’a her şeyinizi verin ki (Üzerinde, kalbinizle ve zihninizle yoğunlaşın ki) O’ndan bir bölümü öğrenebilesiniz.”

• Mübarek olsun. Ezberimiz tamamdır. Sıra, ayetlerdeki kurtuluş mesajlarına kulak vermeye, üzerinde düşünmeye ve hayatımıza taşımaya gelmiştir. Bir de insanlara tebliğ edip kurtuluşlara vesile olmaya…

Kaynak: Altınoluk Dergisi

HAFIZLIK NASIL KOLAY YAPILIR?
Bu çalışma hıfz öncesi -ezbere hazırlanma dönemi- ve hıfz zamanı olarak iki aşamalı ele alınmalıdır.

HIFZ ÖNCESİ ÇALIŞMA
Kur’an-ı Kerim’i ilk öğretmeye başladığımızda harflerin mahrec ve sıfatlarına riayet ederek elif-ba usulüne uygun şekilde öğretilir.

Kur’an-ı Kerim’e geçildiğinde Fatiha ve (الم) normal olarak okutulur. (إن الذين كفروا) sayfasına geçilir. Birinci ayet okutulurken (إِنَّ)deki tutma, (الَّذِينَ)deki (ذ) harfinin yerinden okutulması ve meddinin bir elif olması, (كَفَرُوا)daki (ر) kalın, (سَوَآء)deki med ölçüsü, (عَلَيْهِمْ أ)deki izhâr, (ءَ أَنْذَرْتَهُمْ)deki ihfâ (ر) kalın, (أَمْ لَمْ تُ)deki izhârlar, (تُنْذِرْهُمْ)deki ihfâ (ر) ince, (لاَ يُؤْمِ)deki (ء) , (نُونَ)daki vakıf… Bunların hepsine gereken dikkat ve önem gösterilmelidir. Kur’an-ı Kerim’i yeni okumaya başlayan bir kişinin “Acaba bu Kur’an nasıl oku*nur?” sualine en uygun cevab bu ayette tarif ettiğimiz şekilde bir okuyuşun yapılması olacaktır.

İlk kez duyduğu bu uygulama psikolojik olarak ona tesir edecek, böylece bir ayet üzerindeki bu ilk uygulama bütün Kur’an okuyuşuna sirayet ede*cektir. Bu ayet, bu kaideler hazmedilinceye kadar okutulur. Bundan sonraki ayet*lerin okunmasına mümkün olduğu kadar doğru ve sür’atli bir şekilde devam edilir. İki cüz kadar ilerledikten sonra sıfât-ı hurûf ezberletilir.

Okuma işi ilerledikçe harf ve kelime tekrarına müsaade edilmeden okuyuş selikası temin edilir. Sıra ile okuma böyle devam ederken hükmü’r-ra, tutmalar, idğâm mea’l-gunne’nin bu*rundan telaffuzu, vakf-ı ızdırârî (nefesin yetmediği yerde durma), ve med ölçülerinin uygulanmasına ihtimam gösterilir. Hatimler, açılan herhangi bir sayfayı yanlışsız olarak azamî iki dakikada okuyuncaya kadar tekrarlanır. Bu çalışmanın sonunda öğrenci bir haftada Kur’an’ı hatmedecek duruma gelmelidir ki çocuk ezberleyeceği Kur’an’ı çok işlek okuyabilmelidir. İşte bu çalışmaya ezber öncesi çalışma denir.

EZBERE BAŞLAMA DEVRİ:
Önce ezber denemesi olarak cüz başları dediğimiz, her cüzün son sayfası azamî bir aylık iş günü olarak verilir. Her gün bir sayfa ezberleyemeyen hafız olamaz. Günde birden fazla sayfa ezberleyebilenler tesbit edilir. Denemeden geçirildikten sonra onlara kabiliyetleri nisbetinde sayfa verilir. Eğer böyle yapılmazsa zeki talebelerin bu yetenekleri kullanılmamış olur. Aynı zamanda bu tip çocukları derslerini daha erken bitirecekleri için diğerlerini de meşgul ederler. Modern pedagojinin en son kabul ettiği verimli eğitim- öğretim tekniği de ta*lebenin kapasitesine göre program tatbiki uygulamasıdır.

1. KLASİK USÛL SİSTEMİ
Her cüzün son sayfaları ezberlenmek sûretiyle yapılan klasik sistem uygulanır. Ancak en az günde iki sayfa ezberlemek hedeflenir. Bu hedefi artırmak da bu sistem için uygundur. Öncelikle bir sayfanın ezberi şu şekildedir: Hafız adayı sayfayı üçe böler.

İlk beş satırı ezberledikten sonra grup arkadaşlarından A şahsına ve B şahsına ayrı ayrı dinlettikten sonra hocaya bu beş satırı yanlışsız dinletmeye gayret eder. Daha sonra ikinci beş satırı da ezberleyip aynı usulle grup arkadaşlarına ayrı ayrı okuduktan sonra hocaya yine yanlışsız bir şekilde dinletir. Bir sonraki aşamada ezberlenen bu on satırı iki grup arkadaşına dinlettikten sonra hocaya okur. Son beş satırda da aynı usûle devam eder.

En son tüm sayfayı iki grup arkadaşına okuduktan sonra hocaya dinletir. Beş aşamalı bir şekilde sayfanın ezberini tamamlamış olur. Mesela günde iki sayfayla başlayan Hafız adayı birinci sayfasını (cüzün son sayfası) bu sistemle ezberledikten sonra aynı aşamalarla ikinci sayfasını da (cüzün 19. sayfası) ezberler ve dinletir. Daha sonra iki sayfayı birlikte sadece hocaya (ezber çalıştığı o gün) yanlışsız bir şekilde dinletir.

2. PEYGAMBERİMİZ'İN KUR'ÂN TÂLİMİNDEKİ USÛLÜ
Peygamber -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in Kur’ân tâlimindeki metodu, öğretilecek yerleri kısımlara ayırmaktı. Bir kısım beş âyeti aşmazdı. Bir rivayette 10 ayet denilmiştir. Ashâb-ı kirâm, Rasûlullah r Efendimiz’den bu âyetlerin nassını ezberler, edâsının ve kıraatinin nasıl olduğunu ve bu âyetlerdeki ilim ve ameli öğrenirlerdi.

Tâbiînin büyüklerinden Ebu’l-Âliye şöyle buyurmuştur: “Kur’ân’ı beş âyet beş âyet öğreniniz! Çünkü Rasûlullah r âyetleri beşer beşer alırdı (vahiy beş âyet beş âyet inerdi).” (İbn Ebi Şeybe,Musannef, X, 461) Ebû Abdirrahman es-Sülemî şöyle buyurmuştur: “Biz bu Kur’ân’ı öyle bir topluluktan öğrendik ki, bize haber verdiklerine göre onlar on âyet öğrendikleri zaman bu on âyette neler olduğunu tam olarak öğrenmeden diğer on âyete geçmezlermiş. Biz, Kur’ân’ı ve onunla ameli birlikte öğrenirdik. Bizden sonra Kur’ân’a öyle bir topluluk vâris olacak ki onu su içer gibi içecekler ama içtikleri -elini boğazına koyarak- işte burayı geçmeyecek.” (İbn-i Sa’d, Tabakât, VI, 172; İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, X, 460)

Hâfızlık için bu nebevî esaslar üzere bir usûl geliştirilebilse çok güzel olur. Kur’ân-ı Kerîm beşer veya onar âyetlik kısımlara ayrılarak ezberletilir. Ancak talebeye sadece Kur’ân’ın nassını ezberletmek ve tecvid öğretmekle iktifâ edilmez. Ona, seviyesine göre, ezberlediği âyetlerin tefsirinden ve fıkıhla alâkalı meselelerinden mühim şeyler de tâlim edilir ve bunların hayâta tatbîki sağlanır. Bu usûl, daha sağlam ve daha faydalı olduğu gibi bu yolla ezber yapmak da daha kolaydır. Bu usûle riâyet edenlerin, sünnet-i seniyyeye ittibâ etmelerinin bir mükâfâtı olarak daha büyük bereketlere nâil olacakları ümid edilir. (Abdü’l-Azîz el-Kâri, Sünenü’l-Kurrâ, Medîne-i Münevvere, 1414, s. 29)

MÛSA TOPBAŞ -RAHMETULLAHİ ALEYH-‘İN TAVSİYELERİ
Mûsâ Topbaş Efendi Hazretleri şöyle buyurur: “… dînî, itikadî yönden ihmal ettiğimiz takdirde, çocuklarımızın, şımarık, serkeş, âsi, kötü ruhlu, dinsiz, cibilliyetsiz bir yaratık olacağını katî sûretde bilmeliyiz.

Yapılacak ilk vazife yavrularımıza ne için yaratıldığımızı bundan gayenin ne olduğunu anlayacakları bir şekilde zihinlerine yerleştirmek. İkinci vazife; Allah Teâlâ’nın ulûhiyetini, rahmetini dolayısıyla sevilecek yegâne merci olduğunu ilâve etmek. Üçüncü vazife; Fahr-i Kâinat efendimizin menakıb, ahlâk ve sözlerini daimî olarak anlatmak ve sevdirmek. Dördüncü vazife; ilmi hallerini yani lüzumlu olan namaz ve diğer ibadetlerin farzları, vacipleri, sünnet ve müstehablarını öğretmek olmalıdır. Küçük yaştaki çocuklara yapılan samimi telkinat, onların zihinlerinde mermere hakkedilen yazı gibi kalır. İman ve sevgi de lâyıkı veçhile kalbe girerse hayatı boyunca devam eder. Beşinci vazife; ehliyetli bir hafız efendiden tecvid üzere Kur’ân-ı Kerim okumalarını ve namaz surelerini öğrenmelerini temin etmek lâzımdır.

Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz buyuruyor: –Kur’ân-ı Kerim okuyanın anne ve babasının başına yarın kıyamet günü nurdan taçlar koyarlar. Nurdan elbiseler giydirirler ve onları cennet buraklarına bindirirler. Melekler etraflarında dolaşır ve onları cennet tarafına gönderirler. Şöyle nida edilir: “Bunlar dünyada çocuklarının Kur’ân-ı Kerîm okumasına gayret eden, öğreten anne ve babalardır.”

Bir çocuğun gönlüne iyice, Allah Teâlâ’nın ve Peygamber-i zîşan efendimizin ehemmiyeti ve sevgisi zerk edilmezse o çocuk sûret şeklinde yani adet yerini bulsun deye isteksiz, sönük bir halde dini vazifelerini yapar. Hatta devamlı yapması lâzım gelen namazını bile ara sıra kılar, devamlı yapamaz. Fakat bizleri yaradan, besleyen, büyüten, yediren, içiren ve her isteklerimizi veren ve sayısız nimetlerine gark eden Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri ve Habîb-i Edîbi hakkında lüzumlu malûmat verirsek yavrularımız Allah Teâlâ hazretlerini ve elçisini ziyadesiyle severler. Bu sevgi hali teessüs edince ibadetlerinde şevk hali, huşu hali görülür.

İmanları kuvvetlendiği için Kur’ân-ı Kerim’i hem okurlar hem de emir ve yasaklarına dikkatli olurlar. Kur’ân Kurslarında bir saatlik bir ders müddetinin hiç değilse ilk yarısını verimli nasihatlerle süslemek muvafıktır.

Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi vesellem- buyurur: –“Kur’ân oku da yüksel. Okuduğun nisbette cennet basamaklarından yukarı çık, dünyada tertil üzerine okuduğun gibi cennette de öyle oku. Çünkü senin cennette yerleşeceğin yer okuduğun ayetin son noktasındadır. Ne kadar okursan o kadar yükselirsin.

alıntıdır